Çok iyi başlayıp, hatta bir noktada ben bu diziyi göklere çıkarırım yorumumda dediğim anca hızlı bir ivme kazanarak gözümden düşmüştür. Dizi 10 bölüm yapılsa yeterli olurmuş. Gereksiz sahneler, Hint dizisivari bakışmalar, müzikli duygusal anlar o kadar yoğundu ki kendimi sorguladım ben mi bu kadar odunum da anlamıyorum diye. Çok sıkıldım, bitirmek için izledim. Çok güzel bir konuyu doğru düzgün bir son bile yapmadan mundar etmişler.



Diziye sırf afişinde bebek gördüm diye atladım. Her anne gibi benim de bebeklere zaafım var ve bunu dizilere de yansıtmak hoşuma gidiyor. Ama bebek dizide yok denecek kadar azdı. Bebek lafı her cümlenin içinde ama koklatmamışlar bile yavrucağı bize. Bazı şeyler çok havada kalmış, bazı şeyler gereksiz uzatılmış, bazı şeyler de abartıldıkça abartılmış. Hiçbir duyguyu dozunda yaşatmamışlar. Onca cefayı hem esas karakterlere hem bize çektirdikten sonra da dizinin sonunda dandirikten bir bal çalıyorlar ağzımıza. Açtım ağzımı yumdum gözümü gibi olacak biraz ama sevemediğimi her lisansa anlatmak istedim.




Adı: Oh My Baby

Yönetmen: Nam Ki-hoon

Yazar: No Sun-jae

Türü: Romantik, Komedi, Dram

Şirket: tvN , Netflix

Bölüm: 16

Yıl: 2020


Başrol oyuncumuz Jang Nara, minyonluğu ile daima piliç olmuş bir ablamız olarak anılır. Partner olarak 3 erkek düşünülmüş. Pek harika. Ama bir tanesi bir tık öne çıkacaktır pek tabiki. Esas kızımız küçüklüğünden beri anne olmanın hayaliyle yanıp tutuşan, bebekler yegane ilgi alanı olan The Baby adında bir anne-bebek dergisinin editörüdür. Ama yaş 40'a merdiven dayayınca yumurtalarını dondurma kararı alır ki sevdiceği karşısına çıktığında nofrozdan löp diye çıkarabilsin. 



Amma velakin sınavlar dünyası, hem büyük oranda kısır olduğunu ve yumurtalarının çok kalitesiz olduğunu öğrenir hem de rahmiyle ilgili ameliyat gerektiren bir hastalığı olduğunu öğrenir. Ameliyat olursa da çocuk hayali hepten rafa kalkacaktır. Şimdi ise bu kızımızın tek amacı evlilik olsun ya da olmasın bir baba adayı bulup çocuğunu kucağına almaktır.



Kendisine bekar adaylar bulmak için bir nevi ava çıkan kızımız listeye 3 kişi eklemiştir. 1 numara, yıllardır tanıdığı çocukluk arkadaşıdır. Evlendikten sonra herkesle iletişimi koparan bu arkadaş çocuğu doğduktan sonra bebeğinin annesinin onları terk etmesiyle dımdızlak kalmıştır. Aynı zamanda çocuk doktoru olan bu arkadaşı kızımızın annesi yardım etmek amacıyla evlerine alır, tabi ki bu yardımın alt metninde yalnız kızına bir can yoldaşı bulmak da yatıyor. Minnak bebesini de alır teyze ve kızıyla yaşamaya başlar. Ama geçmiş flashbackleriyle yaptığı yanlış seçimle kızımızı nasıl elinden kaçırdığı gösteriliyor. Kaçan karısı geri dönse de artık nafile 1 numara oğlumuz, bundan böyle kızımıza abayı yakmıştır.



2 numara ve asıl karakterimiz olan oğlumuz da başka dramlardan sıyrılmış gelmiş olan karayağız bir omuz oğlandır. Boyu poşu maşallah bu gencimiz çok da genç değildir artık. 41 kere maşallah olsun, 41 yaşındadır. O da zamanında başarısız bir ilişkiden sonra artık aşka kapılarını kapatmıştır ve spoiler olacağı için nedenini veremeyeceğim bir sevepten ötürü ne çocuk ister ne yuva kurmak. Kızımızla arasındaki inkar edilemez elektriğe rağmen direnir. Ya anam babam niye böyle bu çocuk dediğibiz anda dırın dırın diye Hint filmi yüzleşmesi müziği zihninizde çalıyor. 



3 numara, dergimizde stajyerden hallice körpe mi körpe, dizide anlatıldığına göre on kat fazla spermi olan yardımsever gencimizdir. Valla be senaristin yalancısıyım bilmem etmem yoksa. Sperm sayısıyla kızımızım aklına sperm bağışçısı olabileceği gibi zeka küpü bir fikir gelmiştir. Ama her şey Amerikan filmlerinde olduğu gibi olmuyor tabi ki. Kore dediğimiz bu ülkede sana bunu yaptırırlar mı. Çevre baskısını geçtim yasalarda bile yeri yok bunun. Bu uğurda sahtekarlarla başı belaya girecektir kızımızın.



Kızım zamanı tik tak işlerken artık hem hastalığı ilerler hem de umudu azalır. Bir de geçmişten gelen travmalarıyla cebelleşiriz bir güzel. Gün yüzü görelim ya nolur artık dediğimiz anda yine üzülüyoruz yine üzülüyoruz. Gına gelmek fiilini ilk kez bir dizide bu kadar hissettim. Neyse ki arkadaşları olan yan karakterler bir tık kafa dağıtıyordu. Ama After School grubunda en sevdiğim idollerden biri olan Lizzie'ye bakmaya katlanamadım bu dizide. Bir insan güzelim yüzünü nasıl böyle bir estetik canavarına çevirir inanamadım.



Instagram'da sıkıcı diye paylaşım yaptığımda bir mesaj aldım. Benzer deneyimler yaşadığı için onu çok etkilediğini yazmıştı. Belki de haklıydı ben çocuğunu eline nispeten daha kolay almış bir anne olarak anlamıyor olabilirdim. Başrolün bir bebek sahibi olmak için yaptıklarını anlıyordum ama bir bağ kuramıyordum. Tabi ki anne olabilmek için neleri göze alan annelerin yaşadıklarını iyi anlatıyor olabilir. Ama bir noktada sadece bir kesimi hedef alamazsınız, bu duyguya yabancı olanları da bir şekilde diziye çekmelisiniz. Hadi onu geçtim tüm o çileyi çekip izlemiş izleyiciye hakkıyla bir mutlu sonu neden çok görür ki insan. Kore dizileri hakkında en sık söylediğim şeyi tekrarlıyorum. Bu Koreliler son yapmayı beceremiyorlar!



Ayrıca dizide başroldeki çiftimiz bir ara bir buluşma düzenliyorlar. Görür görmez anladım aslında ama emin olmak için arattım ve doğru. Gwangmyeong Mağarası! Kore seyahatimde ben de onların gezdiği yerlerde gezme kısmetine erişmiştim. Girdikleri her kısımda ben de bulundum. Bu çok heyecan vericiydi. Instagram'da ilerki günlerde orada çektiğim fotoğrafları ben de paylaşırım. 

0 yorum Blogger 0 Facebook

Yorum Gönder

 
Cadı Kazanı © 2013. All Rights Reserved.
Top