Blog konusunda tembelliğime bir hedef koymuştum. Ayda en azından 5 yazı yazacaktım. Tam ikinci ayda salıyordum ki bu diziyi analiz etme konusundaki hırsım ağır geldi. Gelsin bakalım aneliz şelalesi dedim ve vurdum tuşlara. Ben aslında Hometown Cha Cha Cha tarzı, Reply serisi sıcaklığında bir köy dizisi beklentisiyle başlamıştım diziye. Anam ne bileyim dramlar katiller kol geziyormuş buralarda. Bilsem uğrar mıydım Kamelya hanımın mahallesine hiç.



Diziyi genel olarak ben hiç sevmedim. Ama her şeyini mi sevmedin bacım derseniz. Yoook haksızlık edemem güzeller güzeli Gong Hyo Jin ablamız yeterdi benim için. Başrolü paylaşan Kang Ha Neul'ı da görmek sürpriz oldu. Alışık olmadığım bir tarzdaydı karakteri. Sevip sevmediğime dizi bitmesine rağmen karar veremedim. Sanki ona daha sert daha keskin roller daha çok yakışıyor gibi. Ama böylesi de pek âlaydı anacım. İkinci erkek sendromu bu dizide yaşanmıyor ne yazık ki. Çünkü başrol yanında biraz sönük kalıyor ikinci erkek Kim Ji Seok.



Aaaa size Kim Ji Seok abimiz hakkında bomba bir dedikodu vermek isterim. Bu abi birkaç sene önce Kore'de yaşayan Türk bir model kızımızla çıkıyorlardı. Ancak olaylı bir ayrılıktan sonra kızımız Türk takipçilerini abinin instagramına salmıştı deyim yerindeyse. Epey eskilere giderseniz yorumlarda bulabilirsiniz belki de. O zamanlar kızımız Türk takipçiler arasında pek seviliyordu, şimdilerde hiç görmedim sosyal medyada, kapatmış hesabını zaar.


Adı: When The Camilla Blossoms

Yönetmen: Lim Sang-choon

Yazar: Cha Yeong-hoon

Türü: Polisiye, Romantik, Dram

Şirket: KBS , Netflix

Bölüm: 20

Yıl: 2019



Tolstoy ne demiş; "Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Evet şehrimiz Ongsan'a bir yabancı taşınır bir gün. Gencecik yanlız annemiz Dongbaek. El kadar bebeğiyle canını dişine takar ve izbe bir yer kiralayıp orayı restoran bara çevirir. Çevirmesine çevirir ama güzelliğinin verdiği kıskançlıkla çevredeki kadınlar tarafından benimsenmez ve dışlanır. Dram bitti sanıyorsunuz değil mi, yok anam babam nerdeee!



Zaten 6-7 yaşlarında annesi tarafından yetimhaneye bırakılan bu kızımız sevdiceği beyzbol oyuncusu tarafından hor görülüp ciddiye alınmadığı için o hamile haliyle tası tarağı toplayıp, yine sevdiği adamın memleketi olan Ongsan'a taşınır. Gel zaman git zaman hem restoranını işletir hem de oğlunu büyütür kızımız. Yalnız anne olarak başlarda mıymıylığı beni gıcık etse de zamanla ipleri eline alması güzeldi.



İş bu ya bitmez çilesi. Bir de başına Şakacı denilen bir seri katil çıkacaktır. Şakacı etraftaki kadınları hedef alan ve bir türlü yakalanmayan psikopatın tekidir. Ve bir sonraki hedefi de Dongbaek'tir. Çok şükür ki bu korkutucu hikayede polis memuru Yong Shik ufak da olsa nefes almamızı sağlıyor. Yong Shik, pazardaki en bilge teyzenin oğlu olan deli dolu yağız bir delikanlıdır. E son dönemlerin trendi Noona- dongsaeng aşıkının başarılı bir örneğini de burada görüyoruz. Hatta minik bir flashbackle de Yong Shik daha anne karnındayken tanışmaları bile işlenmiş, tatlıydı.



Kızımız çocuğunun babasının memleketine taşındığı için malum baba da hikayeye kolayca adapte olacaktır pek tabi ki. Return of Süpermen programına katılan baba minik kızıyla memleketinde program çekiyordur. Bu sıra eski aşkı ve sonradan kendi oğlu olduğunu öğrendiği Pilgu ile karşılaşacaktır. Yıllar geçmiş bir modelle evlenip kızı olmuştur ama hala aklı Dongbaek'tedir. Karısı da aklı havada, işi gücü sosyal medya olmuş, kendi kızına bakmaktan aciz bir züppedir. Adama arada acıyorsunuz hatta.



Bünyemize bu kadar karmaşa yeter hadi bu dramları bir sonuca bağlayalım dediğimiz anda o da ne, bir de kızımızın onu yıllar önce terk ettiği annesi çıkıp gelmesin mi. Bunama hastası olduğunu iddia eden annede daha ne sırlar vardır ne sırlar. Yaşanılan ve geride kalan tüm acılara rağmen annelik annelik annelik dedirtecekler mi acaba bize derken şok üstüne şok. Bir öyle bir böyle kafası karışıyor insanın. Hatta bir ara mantık hatası yaptıklarına yemin edebilirim, ama ispat edemem.



Dizinin başları sıkıcı, ortaları iç karartıcı olsa da sona doğru olaylar çözülmeye başlayınca az da olsa izleyicinin gönlünü alıyorlar. Yarım bırakmış olmamak için bazı kısımları atlayarak izledim. İzlerken zevk almadım, sadece merak ettiğim için izledim. Ne köy hayatının masumiyetini bize anlatıyor ne de köylünün yardımseverliğini ve dayanışmasını hissettiriyor, aksine şirret kadınların dizi boyu Dongbaek'e yaptığı haksızlıklar var sadece. Eh sonda bari bu kadar da kötü olmasınlar diye bir şeyler çiziktirmiş ama ben Dongbaek'in yerinde olsam hakkımı helal etmezdim. 



16 bölümden fazla olan dizi izlemeyen bana 20 bölüm bu diziyi izletmeleri beni birazcık sinirlendirdi.  Tamamı kötü diyemem hoş sahneleri güzel nüansları vardı, lakin beklentim çok çok altında kaldı. Yan karakterlerle çıkarılmış yan hikayeler eğlenceliydi. Onlar da olmasa zaten katlanamazdım bu kadar trajediye. Bir kere izlenecek bir dizi, bir daha adını anmam heralde. Demem o ki, Tolstoy halt yemiş, şehre yeni gelmiş yabancı olan her hikaye muhteşem olamıyor.


0 yorum Blogger 0 Facebook

Yorum Gönder

 
Cadı Kazanı © 2013. All Rights Reserved.
Top